Hazırlayan: NAZIM DEMİRTAŞ
01/02/2018
1843 yılından bu yana
geçen bu zamanı elimizdeki bilgiler dahilinde nerede saklı ise bilinen ve bilinmeyenleri gün ışığına çıkarmak anlatmak, yazmak istedim.
Servet toprağın altında veya kasada saklanır;çünkü servet olduğu için. HEREKE de 1996 da Sümerbank satıldı 173 senelik büyük ve değerli bir zaman.
Herekeliler olarak bir gözümüzü belki kolumuzu bedenimizden bir parçayı kaybettik
Ne var ki ayakta duruyor en azından bir gözde olsa etrafı görüyorduk.
2008 yılında da belediyemiz kapandı tamamını kaybettik direttik kapı, kapı dolaştık şakası yoktu, gömülecek, 29.04.2009 daki seçimlerle sizlere ömür .
Aldığım destek ve yardımlar olağan üstü belge bilgiler yazılmışlarla bir eser meydana getirdik.
Desteğini esirgemeyen verdiği bilgilerle başta Sn. Nazım Gür e ve Hereke li ismini Yazamadığım değerli büyüklerime.
Ankaradan Mali müşavir Sn. Acar Tekinel, Ankara dan milli kütüphane Müdür muavini Sn. Ahmet Karataş ve Araştırmacı yazar Sn. Atilla Oral 32.Müdürümüz Sn. İbrahim Budak beye teşekkür ederim.
Bina isimlerini görmek için fare ile üzerine geliniz.
<
Yıllarca Hereke de yaşamış yurdumuzun çeşitli yörelerinde dünyanın bir çok devletinde var olan Güzel Herekeliler hani derlerya Hereke nin kireçli suyunu içen Hereke den ayrılamaz doğru diyerek tasdiklerdik şimdi ise suyu kar tepeden geliyorsa demek ki pek fazla kireç tutmuyor olsa ki bilindiği gibi, 1996 da fabrikanın satışı 2008 de Hereke nin mahalle oluşu maalesef gerçekleşmiştir.
Herekenin kaleden görünümü 1890 yıllar (Çizim: Nazım Demirtaş)
Dünya markası olmuş ismine yakışır emek veren,ziyaret eden, göz nuru dökenlerden yaşanmışlardan bahsedelim istedik. Aklın,sanatın, duyguların, eğlencenin ,ekonominin, sporun kalbinin attığı Hereke yi bilgi belgelerle daha önce yazılanlardan da özetle bahsedip kendi üslubumuza göre anlatmak istiyorum.
337 sasani seferine çıkan Büyük Kostantinin annesi Helana nın sahilinde yalıları bulunduğu (ANCYRONA) Hereke de hastalandı üç hafta süren hastalığı tedavilere cevap vermeyince Hereke de öldü. (İ.Sevinç g.t )
(ANCYRON) Hereke nin yanında dere olup(NİKOMEDYA) nın uzantısı Hereke nin eski adlarından birinin (ANCYRONA) olduğuanlaşılıyor. Bu adın aslı (ANK(A)(URA) (WA) (NA) olup (LUVİ) dilinde yüce(ANKA) ülkesidir. (RAMSAY s.201 no.42)
Hereke nin antik dönemdeki adı (ANSCİRUM) veyaANCYRONA iken Roma imparatorluğunun bölünmesi, Doğu Roma İmparatorluğu (BİZANS)zamanında ise (CHARAKEAE) Okunuşu Hereke adını almıştır. (charakeae) Bir çeşittatlı su yosunu manasına gelmekte ise de buradaki anlamı Kireç Taşı bölgesidir.( Nikomedya Tarihi KYOD yayınları )
Bazı hakikatler binlerce sene de geçse su yüzüne çıkar derler. Hereke de var olan tarih çalışma gurubunda 2002 senesi, bir toplantı sırasında Ali Nail Demirci zamanında Milli Saraylar Hereke Müdürü,Toplantı sırasında (Hereke’nin tarihi 1843 yıllarından bu zamana kadar gerisiyok) demişti. Etkilendim kaleyi söylemek istedim. 1200 senelik bir kale vardedim, hayır Hereke’yi anlatmaz cevabı aldım.
Hatırlarsak kartepe den Hereke ye getirilen suboruları döşeme çalışmalarında kazılar sırasında milli sarayların demiryolu tarafında milattan sonra 150–250 yıllarına ait olduğu düşünülen lahit mezar çıkarılmıştı.
Geçen zaman içersinde mezar taşının fotoğraflarını çekip Konya Selçuk Üniversitesin de yüksek lisans öğrenimi görmekte olan Arkeolog, Hereke’li Tarık Türküsever,e gönderdik çalışmalarıyla bize destek vermiştir, kendisine teşekkür ederiz.
Resimde görülen lahit taşının ağırlığı yaklaşık 3 ton'dur.
Hereke’nin ev temel kazılarında mezarlar çıktığını biliyoruz belki bir çok kere bilinse de bildiklerimizi yazmak isterim (Selahattin Gürsoy,un evinin temelinde, dik bayırda cami temelinde sonradan bucami yapılamadı, Ahmet Arıt’ın şimdiki Şok Marketin altında, Fazlı Tokmak, ın inşaatında) temel kazılarında mezarların çıktığını bu çıkan mezarlar nederecede ölçü olur bilmesekte mezarlara şimdiye kadar kimse bir değerlendirme yapmadı unutulup gitmişti.
Fabrika-i Hümayun OHANNES-BAGOS DADYAN kardeşlerin İzmit Çuha fabrikası için ayrılan bütçeden ayırdıkları ödenek ile kurulmuştur bu kuruluştan serasker Rıza paşanın bilgisi olduğu, ayrılan ödeneğin yasal olmayan biçimde hazinenin haberi olmadan ayrıldığı görülmektedir ancak daha sonra 1845 yılında Sultan Abdülmecid in haberdar olması ile mülkiyeti Osmanlı İmparatorluğuna devredilmiştir
Başlangıçta bez ve ipek kumaş üretimi 50 pamuklu 25 ipekli tezgahtan oluşan üretime yönelik Fransa-Almanya-İngiltere Avusturya dan ithal edilen araç gereçler güç kaynağı için önceleri buhardan 1913 den itibaren petrolden yararlanılmıştır.
Fabrika-i Hümayun 1891 yılında halı üretimine 1905 den itibaren yün dokuma Fanila, çorap, kurdela üretimine başlamıştır 1908 de başlanılan fes imalatının yanı sıra perdelik ve kaftanlık kuımaş dokunması ve en önemlisi Kabe nin örtüsü de Hereke de dokunmuştur.
Kalitenin pazarda gördüğü kabul sonucunda fabrika markalaşmaya gidip ürünlerin kendisine ait olduğunu 1846 dan itibaren uygulamaya sokulmuştur.
Padişah Sultan Abdülmecit 27-Ekim-1846 Salı günü Herekeyi ziyaret ettiğinde cıvar köylerden gelenler Padişahı görmek için
Hereke de toplandı.
Sultan A. Mecid in denizden Hereke ve civar halkı tarafından karşılanması.
Gece Padişah ve avanesi Hereke de kaldılar 28-Ekim-1846 ertesi gün Hoca Ohannes, Hoca Bogos, ve Karabet kalfa ile fabrikanın her yerini gezdi gayet güzel tanzim edilmiş olduğunu Hoca Agop efendi nin imal ettirdiği nefis ipekli kumaşları görüp beğendiği, bu duruma gelinmesinde hizmetleri geçen Hüsnü efendi, Hoca Agop efendi, Barutcu başılar ve Karabet kalfaya çalışmalarından dolayı takdirlerini bildirdiler. (Takvimi vakayı S.308)
Sultan Abdülmecit (1823-1861)
Sultan Abdülmecit in Hereke yi ziyaretinden sonra Hazine-İ Hassa ya geçen Fabrika 1850 den sonra Fabrika-i Humayun Adını almıştır Hazine -i Hassa-i Şahane Bir üst kurum olarak devleti temsil etmektedir. Padişah tarafından liyakatleri nedeniyle ödüllendirilmiş
Kişilerden oluşturulmuştur. Nişan kazanmış kişilerin ödüllerine bakıldığında sanayi konusunda gösterdikleri
beceri ve başarıdan dolayı kazandıkları görülmektedir.
HEREKE FABRİKA-İ HÜMAYUN İDARESİ
Hereke Fabrika-i Hümayun idaresi mefrüşat Müdürü Hacı Akif Bey 1852 doğumlu olup 1917 de vefat etmiştir. Topkapı sarayındaki Hırka-i Şerif hademelerin den Hacı Mustafa efendinin oğludur.Sıbyan mektebi Enderun-i Humayun da okumuş Allah vergisi bir yeteneğe sahip olan çok konuşmayan gereksiz işlerle uğraşmayan güvenilir birisidir. 1865 Enderun hademesi 0larak 13 yaşın da işe başlamış 1873 de ziyafet-i seniye memuru muavinliğine atanır. (Döndü Çavdar Doktora tezi)
1878 Hazine-i Hassada görev yapar. 1882 de İdari Müdür görevi alır. (Musa Özturga Günlüğü) 1885 de Salise nişanı alır.1886 da 4. dereceden Mecidi nişanı verilir. 25-Mart-1887 ( Hücre-i Saadet) in eskisini alarak yenisinin döşenmesine görevlendirilir. Resull-i Ekrem efendimizin (s.a.v) defnedildiği odaya ( Hücre-i Saadet ) denir. (Kısve-i Saadet Husüsat-ı Mühimmesi) ise bu odanın kumaş örtülerinine denilmiştir. Hücre-i saadet:TDVİA, C, 18. İstanbul 1998, s.456-458
1887 de Saniye nişanı verilir. 1888 de 3.derece den Mecidi nişanı verilir. 1889 da Hereke de iki büyük halı fabrikası yaptırdı.1889 da 3.derece den Osmanlı nişanı verildi. 1891 İmtiyaz madalyası nışanı verilir. 1891 Ula sınıfı salisi nişanı. (Döndü ÇavdarDoktora tezi)
1892 senesi Kabenin örtüsünün yenilenmesi 7 senede yenilenen (Mekke Haremi Şerifi) nin Hazine-iHassa tarafın dan yeni bir örtünün yapılması değiştirme zamanı geldiğinde HacıMehmet Akif beyi Padişah Abdülhamit iradesiyle Hereke de yaptırılarak Kabeye gönderilmiştir. 7 Kıta dergisi s. 102,sayfa numarası 109,15 sefer 1310 (06-Eylül-1892)
7 senede örtüsü değiştirilen Hereke de yapıldığını ve her 7 senede kaç defa yapılarak Kabe örtüsünün değiştirildiğini bilmiyoruz. Hacı Akif bey ne gibi görevler ifa ettiğini bilmesek te o mubarek belde (Mekke-i Haremi Şerife) örtüyü avanesiyle bizzat Hacı Akif beyin götürdüğü bilinmekte.1893 2.derece rütbeden Mecidi nişanı verildi. 1894 Altın imtiyaz madalyası. 1901 de birinci dereceden Osmanlı nişanı alır. 1902 de (Hüsn-i Hidmet) sadakatına mebni (Bala) rütbesi verilmiştir. 05-Ocak-1917 de görevi başında vefat etmiştir.
Hazine-iHassa-i Şahane Nazırı Mikail Paşanın Reisliğindeki (Başkan) idare Heyetinde Mefruşat-ıHümayun Müdürü olarak görev yapmıştır.
H.H. Şahaneye Fabrikanın devrinden önce Fabrikanın Müdürü Barutçu başı Hoca Avanes bey aynı zamanda fabrika mimarlarından. Karabet kalfa ile beraber yaptıkları hizmetkarşılığında Hoca Avanese:265.000 krş. Kalfa Karabet: 227.078 krş. Ödeme yapılmıştır.
Ayrıcafabrika çevrelerinden 64 dönüm 534.578 krş, ve 68 dönüm arsa karşılığı 42.550krş bedel ödenip yer alınarak fabrika arazisine katılmıştır.HAZİNE-İ HASSA-İ ŞAHANEDEN SONRA FABRİKA MÜDÜRLERİ
1-SERKİS ve KAMEROT 1845---1847
2-Hoca İSTEFAN1847---1850
3-Hacı AHMET Ağa1850---1858
4-Hacı AKİF Ağa1858---1861
5-AHMET Efendi1861---1869
6-Tuhfeci ABDÜLKERİM Efendi 1869---1869
7-AHSEN Efendi1869---1869
8-AZİZ Ağa------ ------
9-NURİ Bey 1869---1871
10-HALİL Bey1871---
11-HÜSNÜ Bey------ 1877
12-AŞIR Bey1877---18--
13-İSHAK Efendi(katip) 18-- 18--
14-SERKURENA OSMAN Bey 18-- 18--
15-MARTEL1881---1881
16-Hacı Mehmet AKİF Bey 1882 1917
Hacı Akif Bey
ilk fabrika da Fransa da eğitim gören Ali efendi üst katın sorumluluğunu orta kat ikiye ayrılmış sol tarafta Serkiz usta sağ tarafta Ahmet ağa sorumluluk almıştır. fabrika Filatörhane ve Kemhahane (Bugünkü kamhane mahallesi ) bölümlerinden oluşmaktadır.
1-KARABET bey Hafriyat inşaat memuru
2-BEDROS beyYazı işleri memuru
3-KİRKOR Ambarcı memur
4-KİRKOR (papaz) Bükümcü memur
5-HÜSEYİN Efendi (İmam) memur
6-KASIM-TAHİR-OSMAN-HÜSEYİN Zaptiye memurları
GALİYOT usta Silindirci
SABOMEA usta Kemhave kurdeleci
İBŞİK usta Resimci
JOSEF DİZER ustaKemhacı
Madam ŞİK usta Taharcı
Madam JİRİ usta İpekci
ŞİZET usta Çarkçımakinist
ARTİN usta dikici
OHANNES usta çıkrıkçı
GALİYOT usta Cilacı
COVANİ usta Boyacı
GAZO usta Basmacı
GALOZULO usta Resimci
COVANİ HekimYEVMİYELİ, ÇALIŞAN YABANCI USTALAR
JOSEF usta Tarakçı
AŞİBET usta Makasçı
KARLOusta Makas bileyiciFeraş amelesi 4 kişi.
Kurdelacı amelesi 2 kişi
Cilacı amelesi 1 kişi
Taharcı amelesi 6 kişi
Masuracı 9 kişi
Dolapcı amelesi( Hayvan kullanarak kuyudan su çıkaran işçi) 6 kişi.
Boyacı amelesi 1kişi
Demirci amelesi 1 kişi
Meşdudeci (Yardımcı) amelesi 138 kişi 32 si müslüman 106 kişi gayri müslüm.
Kemha (iplik bükme) amelesi 55 kişi 9 müslüman 46 gayri müslüm.
Gulam ve Cariye(Tüyü bitmemiş oğlan çocuğu ile aynı akran olan kız çocukları 19 kişi oldukları bilinmektedir (Atilla Arıcıoğlu)
Resmin üzerinde gezinip parçalar hakkında bilgi alabilirsiniz.
Osmanlı devletinin en son Mimarlarından olan Bagos-Ohannes Dadyan Kardeşler Hereke de temelini attıkları fabrikanın zamanımıza kadar gelmesine binlerce insanın yaşamını sürdürmesine izahı zor olan büyük bir işyaptıkları düşünüldüğünde anlaşılmış oluyor.
Öğrendiğini veyaduyduğunu kaynak vermeden yazmak anlatmak yanlış olur diye biliyoruz,
Fakat okuduklarımızı duyup, öğrendiklerimizi zaman içersinde adıma yorum yapmak hakkım diyerek ilk olarak fabrikanın yapılışında en önemli ihtiyaç olarak iskelenin yapıldığına kanaat getirdim ki ( Sözü geçen zamanda kara ulaşımı zor ve trenyolu yok.) ulaşım çok önemli malzeme gelmesi lazım ustaların, kalfa veişçilerin gelmeside önemli olduğundan en kolay ulaşım deniz yolu.
İlk fabrika bittiğinde meslek lisesinin olduğu yere feshane fabrikası, burada yaşayan insanların kalabileceği koğuş,(1962 de yanan koğuş) Birde işçiler için çay bahçesi vardı, eski camlı gazinonun yani işçi gazinosunun olduğu yer şimdiki Kordonboyu çay bahçesi.
Feshane Fabrikası - Halıhane - İşçi Koğuşu - Meslek Lisesi olan yer
Feshane fabrikası arkası, Arnavut kaldırımı üzerinde Darüleytamlı kızların çektirdiği resim.
Darüleytamlı erkeklerin tamamı. Feshane fabrikası arkası, Milli saraylar Halıhane tarafı.
Tabiki bu insanlara ibadet yapabileceği cami, kilise (ayazma) gibi.
temeller atmışlardır. Sayfaları doldurmak yerine Hereke de yapılanların önemli bölümleri ve maddi değerleri
Hereke de Camii yapımı 1853 senesi = 33.500 kuruşa yaptırılmıştır.
Arnavut kaldırımı 1849 senesin de =3.300 kuruşa.
Hereke kanalizasyon lağım inşası çalışmalarına=48.000 kuruş.
Hamam inşası için=140.000 kuruş.
Ekmek fırını=15.000 kuruş.
Berber dükkanı=7.500 kuruş.
Hereke de iki değirmenden en eski olanı 1853 yılında Abdülkerim efendi tarafından 18.696
kuruşa tamiratı yaptırılıp 1.400 kuruşa kiraya verilmiştir.
Hereke de fabrika yöneticileri ihtiyaç olduğunda veya alınması gerektiğinde 1873 senesi yapılan alımlarda Hereke istasyonu arkasında 1560 metre kare bağ yukarı
Hereke sakinlerinden Mehmet bin Ahmet den 600 kuruşa satın alınmıştır. Tren yolu kenarından Arif efendiden bir bağ alınmış. Bir başka 1443 metre bağ Demircioğlu Hüseyin bin Ahmet den 600 kuruşa, yine demiryolu yanlarından 294 (zira) (el kol uzunluğu 75.90cm) Hereke sakinlerinden Çakmakoğlu Ahmet bin Ahmet ten alınmıştır.
(A. Buluş Doktora tezi.)
Bilebildiğimizkadarıyle tarih sayfalarında bulup da yazdığımız Herekeyi ziyaret edenler tarihsıralamasına göre.
29-Ekim- 1892İngiltere Sefareti Baş tercümanı Sör Sandisan ve misafirleri Fabrikayı ziyaretetmişlerdir. BOA.Y.PRK.BŞK.N:29-45—A.N.Galitekin HerekeTarihi.
1894-HaziranMısır Hidivi Abbas Hilmi Paşanın validesi Emine hanım Tren le Hereke ye gelerekFabrikayı gezmiştir. (Bkz.Boa.Beo. No:424.-31779 A.N.Galitekin Hereketarihi.)
20-Ekim-1898Wilhelm in Hereke ziyaretleri aşağıda geniş olarak verilmiştir.
1900 MayısAlmanya Sefiri Baron Marşhal ve eşi Hereke Fabrikasını ziyaret etmişlerdir. (Bkz.Boa.Y.Prk.Ask.No:161-27 A.N.Galitekin Hereke Tarihi.)
1900 Haziran daDük ve Düşeş (d'Orlean) ların Hereke ziyaretleri. (Bkz.Boa.Zb.No:28-76A.N.Galitekin Hereke Tarihi.)
09-Ekim-1906Tarihin de Avusturya İmparatorunun yeğeni Hereke Fabrika-i Hümayununu ziyaretetmiştir. Yapmış oldukları alış veriş hakkındaki belge şöyledir.
HaşmetliAvusturya İmparatoru Hazretlerinin yeğenleri Arşidük fahametlü Etyen (Etienne )ve zevcesi Arşı Düşeş hazretleriyle çocuklarının Hereke Fabrika-i Hümayunu nuziyaretlerinde beğendikleri fabrika mamüllerinden 32. 956 kuruş beş metre ipekve çeşitli eşyalar almışlardır. (İzmitin TarihiZeki Sarıhan.C.1S.266) Ömer Sami Coşar.İstiklal savaşı gazatesiC.1S.23 A.N.Galitekin Hereke Tarihi.
Ağustos-1906 daAlmanyadan gelen 55 Turist (Seyyah) Hereke Fabrikasını ziyaret etmişlerdir.12-Ağustos-1906 da Sırbistan Sefirinin Hereke yi ziyaretleri olmuştur. (BOA.Y.PRK.HH.No:37-50 A.N.Galitekin Hereke Tarihi.)
Nisan-1909 da Yemenden gelen heyetlerin Hereke yi ziyaretleri.
23-Nisan-1909 Padişah Sultan Reşat in Hereke yi geniş bir zevatla ziyaret etmişlerdir.
1910 senesi Macar öğrencilerinin Hereke fabrikasını ziyaret etmişler.
1917 de Sadrazam Talat Paşa özel trenle Herekeyi ziyarete gelmişlerdir.
A.G.Galitekin Hereke Tarihi.
zamanımıza halı hane, (Fabrika-i- Hümayun) köşk, misafirhane, istasyon, karakol, taş iskele, rüştiye okulu gibi eserler kalmıştır.
Hereke ninRüştiye Okulu, Arap koğuşları, Fabrika-i hümayun, Bağdat caddesi, HerekeKalesi, Ulupınar, Tren yolu, sahilinde dalyanı, Kesme taşlar sağlı sollu deniz hamamları,kıyısında köşk, Kömür gemisi, Taş İskelesi, 150 yıllık çınarlar ve bu uluçınarlar kadar haşmetli ve gösterişli, bu bölgede hiçbir yerde bulunmayannadide at kestanesi ağaçları döküm olarak verdiğim bu yerleri başlık olarakseçtim elimden geldiğince tek tek yazmak istiyorum.
Tarih boyuncaİstanbulu fethetmek isteyen nice krallar, imparatorlar, padişahlar Herekedengeçmedimi? Tabiki geçtiler hepsinin ayak izleri var bu Hereke de.
Bir vesile ile gelenlerolmuş ki onlarıda anlatmak isterim, Herekenin Doğusunda, eski kayıkhane (ŞimdikiKordonboyu Çaybahçesi) batıda eski çamlıbahçe (Simdiki lise) Kuzeyde Sümerilkokulu arasına sahildeki ilk yerleşimlerolmuştur,
İlk Pazaryeri şimdiki S.S.K. Dispanserinin olduğu yer, ikinci Pazar kurulan yer ise Taşiskelenin yanından Tahta iskeleye kadar olan sahildeki bölümdür. (Bağdatcaddesi üzeri)Arşiv kayıtlarında Hereke ile ilgili tarihi araştırıp bulan bizlere Hereke isimli eserini sunan sayın Ahmet Nezih Galitekin beyefendiye teşekkür ederim.
Kimler geldi kimler geçti Hereke den demiştim 2002 yılların da böyle bir söz kulanmıştım.
23-nisan-1514de Padişah Yavuz Sultan Selim Çaldıran seferine giderken ordugahıyla beraber tekfur çayırına, oradan Gebze menziline, ve daha sonra Hereke menziline ve çınarlı menziline geçmişlerdir. (Selahattin Tansel İstanbul 1969 s.39 , İ.H.Danişmend, Mustafa CezarA.N.Galitekin Hereke Tarihi.)
Herekede Akarsuyu ve hanların olduğu bu bölgede kaç gün kaldıklarını bilmiyoruz.
10-Haziran-1516 senesi Mısır seferine giden Yavuz Sultan Selim Hereke de konakladı. (Y.Feridün Bey. Münşe Atus Selain C.1. Sayfa 358 A.N.Galitekin Hereke tarihi)
17-Haziran-1533Tarihin de Kanuni Sultan Süleyman Irakeyin seferi Hereke dekonakladı. (MatrakçıNasühüs Silahi (Beyanı Menazili Seferi Irakaleyn S.Süleyman Han) S.59-223
SadrazamKuyucu Murat Paşa nın vefatı üzerine Sadrazamlığa atanan Diyarbekir beylerbeyi Nasuh Paşa Şah Abbas ın isteği sulh yapılmak üzere İran heyetiyle yola çıktı 24-Eylül- 1612 de Hereke de Otağı Hümayün kurularak bir gün Hereke de kalındı.
Bu sırada Vezir baş defdardar Ahmet Paşa deniz yoluyla Hereke ye gelerek Sadrazam Nasuh Paşa nın elini öptü. Nasuh Paşa hiç iltifat etmeyip hazinenin durumunu sorupde fterleri ister. (ZiyaYılmazer C.S.603 (A.N.Galitekin Hereke Tarihi.)
20-mayıs-1616 da Şark (Revan) seferine çıkan Vezir-i azam Öküz Mehmet Paşa Maltepe sultan çayırına oradan Dilovası menzilinden sonra Hereke ye gelmiştir. (Topcular katibi.)
06-Aralık-1628 Vezir-i azam Hüsrev Paşa Orduyu Humayunla İzmit den Hereke ye gelmişdir. (Topcular katibi.)
29-mart-1635 Revan seferine çıkan Sultan 4. Murat Hereke de konakladı. Tarih bu durumu şöyle anlatır.Üsküdar dan bin askerle yola koyulup Kartala gelinmiş, oradanda Gebzeye gelerek yolda bir haraminin hakkından gelinmiştir. Daha sonra Hereke değirmeni menziline yerleşilmişdir. Burada bir katırcıve bir hizmetkar hırsızlık ettikleri için katledilmişlerdir. (Hasan bey zade Ahmet paşa (Hasan beyzade tarihi) Hazırlayan:Ş.NezihiAykut c.3s:1048 A.N.Galitekin Hereke Tarihi)
1799-yılında Sadrazam Yusuf Ziya Paşa Kahireye giderken ordusuyla Hereke menziline konaklamışlardır. 1805-yılında eski Sadrazam Yusuf Ziya Paşa Anadoluya geçerken Hereke Hanı na inmiş. Kocaeli Mutasarrıfı Ahmet Paşa da Yusuf Paşayı karşılamaküzere Hereke ye gelmiştir. (Ahmet nezih Galitekin.)1843 lu yıllardaFabrika-ı Hümayun kurulması için malzemelerin gelmesi lazım o zaman karaulaşımı zor ve riskli tren yolu yok dolayısı ile ulaşım denizden sağlanmalıdır taşiskelenin Fabrika i Hümayun ile birlikte yapıldığını düşünmekteyim. İskeleninyapımında kullanılan Blok taşların ebatları yaklaşık 1x1 metre dir. Ben kendim taş iskelenin dibine midyeçıkarmak için çok dalmışlığım olduğundan bu taşlara karşılıklı zıvana delikleriaçılıp kurşun dökülerek birbirlerinin üzerine geçmeli olduğunu bizzatgözlemledim. Peki iskelenin betonu nasıl atıldı çimento nerden geldi yaptığımaraştırmalarda 1811 yılında (James Frost //İngiliz çimentosu//1796 yılında (Josep Parker) //roma çimentosu// adı altındapatent aldıklarını çimento tarihinden öğrenmiş oluyoruz bu durumda iskeleyapılırken çimentonun da deniz yoluyla İtalya dan geldiği belli oluyor.Fabrika-i Hümayun yapıla dursun yanına koğuşlar, kilise, cami, üç tanehalı hane Bu binaların çimentosu nereden geldiği aşağı yukarı anlaşılmış oldu. Kumunu hersek ten, Dilovasından getirildiğini bu kadar binanın kiremidinereden geldi derseniz Marsilya kiremidi ismi duyulmuştur inşaat sektörü buismi kullanır. Fransa Marsilya dan kiremitlerin getirildiğini net olarakbilinmektedir. Diğer malzemelerinde getirildiği hakkında fikir yürütürsek taşiskelesinin tarihi aşağı yukarı çıkmış oluyor. Gerek iki büyük deprem 1984- 1999 depreminiölçü alırsak En ufak bir kayma veya çarpılma görülmemiştir.
Taş iskele
Ercüment Kuran Osmanlı buharlı gemilerinin ilk dönemihakkında şu tespitlerde bulunmaktadır:
Tek nüshası Ankara Üniversitesi Dil-Tarih-Coğrafya Fakültesi Kütüphanesinde bulunan ve Hayrullah Efendi (1820-1866)’nin yazdığı “Yolculuk Kitabı” adlı eserde, 1860’lı yılların başlarında Tersane-i Âmire vapurlarının İstanbul’dan, Hereke-İzmit, Mudanya Gemlik, Silivri-Tekirdağ,Gelibolu- Midilli-İzmir, Kavala-Golos-Selânik, İzmir-Sakız-Rodos,Rodos-İskenderiye, Anadolu Limanları-Beyrut, İzmir-Girit- Sisam’a düzenli seferler yaptığı, hareket günleri, seyahat ücretleri, yolculuk süreleri belirtilmiştir (Ercüment Kuran; a.g.m., s.161.)
Hereke vapuru İdare-i Mahsusa ikinci meşrutiyet ten sonra Sefain İdaresi adı ile Kadıköy,moda, Ferah, Burgaz, Eser-i Şevket gibi vapurlar vardı. Bunların yanında Aydın ve Hereke vapurları mevcuttu 4 ve 5 numaralı vapurların hantallığı çirkinliğine karşın Aydın ve Hereke vapurları zarif ve suratli idi. (7 Kıta mecmuası 2013 Mayıs 43 sayfa)
OSMANLIİMPARATORLUĞUNDA DENİZ POSTA TAŞIMACILIĞI VE VAPUR KUMPANYALARI
“SeaTransportation and Construction Companies in Ottoman Empire” Yrd. Doç Dr.Tanju DEMİR ))
Blok taşların geldiği yerin taş ocakları olduğunu düşünürsek taş ocaklarının da tarihi belli olmuş olur.
Elektrik Hereke fabrikasında ilk önce odun, Zeytin ağaçları yakılarak daha sonra VAGONET ile kömür taşınarak sağlanmıştır. Fabrikadaki enerji türbinleri sökülerek Kayseri Bünyan fabrikasına Mehmet Ali Ar, M.Hüseyin Öner ile götürülüp takılır. Yerine daha modern 1945–1946 Yıllarında yapılan buharlı elektrik üretimine geçerler ve demir iskele yapılır deniz suyu çekilerek elektrik sisteminde soğutucu olarak deniz suyu kullanmışlardır.
Bunlar bilinse de bizlerin bugün yerinde olmayan çok kişinin bildiği DEMİR İSKELE vardı zamanında diyebiliyoruz.
Tahta iskele
Esnafın sahilde olduğu yıllarda İstanbul dan gelen her türlü eşyaları Tahir kaptan ın motoruyla taşınır, saman motorları gelir, iskelenin müdavimleri balıkçılar ve sandalcılar idi tahta iskelede balık ağlarını tamir eder ve çam ağacı kabuklarından boya işleri yaparlardı.
Temsili foto
Balıkçılık İtalyan ve Rumların dalyancılığıyla başlar daha sonraki yıllar dalyancılığı Halim Bey deniz kıyısında eski belediye mezbahasının olduğu, şimdiki çimento iskelesinin altında tren tünelin girişi tam deniz kıyısı hizasında Lami Dinçerin babası Fabrika memurlarından ve aynı zamanda balıkçılık yapan dalyanda tuttuğu balıkları evinin önünde tezgâhtarı Kerim ile daha sonra Ziya, Zeki Bora kardeşler halim beye balık sattığını öğrenmiş oluyoruz. Cemal Reis Algarna, Manyat balıkçılığı yapmış Sümerbank ta çalışmış balıkçılarımızdan. (Algarna karides tutmak için kullanılırdı)
Misafirbalıkçılarımız Gazep Osman kardeşi GazepMehmet Irıp,Manyatçılık yaptı (Irıp ağınalt yakası taş olan yüksek ağ ) (Manyat ağın alt yakası kurşun olurdu)
Bir gün on iki yaşındaçocuğum tek zeytine ağ attılar sene 1958 hemen koşaraktan eve gittim Annemdenkova alarak tekrar döndüm ağlar kıyıya gelmeden hamsi torbayı şişirmiş oturmuşkıyıya gelmiyor Gazep Mehmet tayfa temele ağın üstünden bıçakla kes temel mevsimkış hava soğuk temel denize girmek istemez Mehmet amca Eyvah. Eyvah. Eyvah, Eyvahçok sinirlenir temel mecbur kalır ağın torbasını suya girer keser Hamsi akartorba yükselir karaya ulaşır Mehmet amca bu sefer mahfoldum, mahvoldum Mahvoldumdefalarca söyler tabi ben bu arada balıkçılıkta goygoyumu yapar kovamı alır almazdoğru eve o yıllarda kovamda en az on çeşit balık türü olurdu.
Balıkçılıkta Tolusu bugün çok kişi bilmez ağ dökerken makası kıyıya bağlar ağı dökersin 7–8 halattan az 500 metre halat verip kıyıdan çekmeye başlarsın diğer makasla eşitlendiğinde çift taraflı çekilirdi bu şekil balıkçılık halattan korkan Sinarit,Karagöz diğer taraftaki kıyıda olan ağa takılırdı bu tarz ağ atma bilhassa bu balıklar için atılan tutma şekli idi.
Ahmet reis (Toksöz)Orkinosu İngiliz sicimi çelik olta kullanarak 350 kiloluk balığı çatlayıncaya kadar kovalar yorulunca yakalardı aynı zamanda zıpkınla Kılıç balığı vururdu, iyi sandal balıkçılarımızdandı.
Ahmet Reis(Toksöz) kılıç balığı avı
Eskihisarlı Eşref reis ve Istakoz sepetleri
Serpmeci Hüseyin Veysel Karali
Emir Reis (Istakoz,Pavurya) tutardı, ıstakoz sepetleri vardı içine işkembe koyar, midye çiğner koyar yakalardı. Serpmeci Hüseyin ve Veysel Karali , Kıyı olta balıkçılarından hamal Hasan amca daha birçok balıkçıdan bahsetmek isterdim unutulmayanlardan olsun bu kadar bahsettim. Çok azda olsa efe reise tayfa oldum o yıllardaki Voli yerlerinden bahsetmek isterim en uzak eski voli yeri Yarımca, Tütünçiflik arası (Harmanlar volisi) (Büyük koylar volisi) Diliskelesi (Dereağzı) (Kamara volisi) (kamara altı volisi) Hersek (Soğuksu volisi) Muallim köy (ayı ini volisi) (karaçalı volisi) Hereke Volileri mağara burnu eski çarli pilajinin olduğu yer(Akyar) volisi) Çarli pilajı,Sümerbank deniz hamamı arası (Kayışbağı volisi) Kayıkhanenin yanı (Tekselvi volisi) Yanan koğuşun önü (fabrika altı) eski belediye plajının olduğu yer (Tekzeytin volisi) Diler çelik (Mezarlık altı) (Hırpalı göğsü) Bu kadar voli yer iyazmakla ne gereği olabilir denilebilir isimlerin güzelliği yetmez mi? ayrıca geceleri Lüküs lambasıyla Pavurya (Yengeç) avlayanTavşancıllı elektirikci Behlül.
Tarih 1533 Kanuni sultan Süleyman Irak Seferi tabiki Hereke den geçmiştir ki
Vaka – i Nüvis Nasuhi!s Silahi nin Beyan ı Men azil i Irakeyn adlı kitabından
Resimde iki tane değirmen var bir tanesi zamanımıza kadar gelen değirmen S.S.K dispanserininolduğu yerde 1950 yıllarında yıkıldığını sayarsak
Değirmene gelen ark yolunun taş örme duvarlarının tamiratı Hereke eşrafından İzzet Özmetin in kayın pederi
İsmail Özdemir tarafından yapılmıştır..
Ulu pınarın akan suyu değirmeni ve değirmenden çıkışı askıya alınmış ark yoluylada kazan dairesini çalıştırır
1533 yılından buyana tarihçinin resmettikten den önceki yılları düşündüğünde değirmenin hangi tarihte yapılmış olduğunu tahmin edin. En son çalıştıranın Veis (Ör) ağanın oğlu Değirmenci Muharrem (Ör) Ağa olduğunu bilmekteyiz.
Ulu pınarın akan suyu değirmeni çalıştırır değirmenden çıkışı askıya alınmış ark yoluyla demiryolu üzerinden kömürle çalışan buhar türbününe akar bu sudan elde edilen buharhalı haneleri gerekli yerleri ısıtır. Değirmenin etrafı bir zamanlar herekelilerin mesire yeri olduğunu suyun başında ağaçlarda salıncaklar insanların hoşçavakitler geçirdiğini daha sonra aynı bölgede birkaç sene üst üste cambazoynadığını küçük olmama rağmen hatırlıyorum.
İlk cambazhemen fırının yanın da birinci barakanın olduğu ismet uzun yol üniversitesininolduğu yer de kurulur 1947 de barakalar yapıldığında olduğu yerden kalkarikinci yeri bağlar içine taşınır. Cambaz lık yapan nereden gelmiş bilinmese deismi Abdullah Tepetaklak olduğunu büyüklerimizden öğrendik, üçüncü yeri dereninyanı şimdiki Derince devlet araştırma hastahanesi, sağlık ocağının olduğu yer.
HEREKE DE HAN VE KERVANSARAY
Kutbetdin Çelebi 1456 tarihli vakfiyesinde Hereke köyünde 2 gözlü değirmeni ve arsası ile
hududu muayyen bahçesi olarak 3 parça gayrı menkulü bulunduğu görülmektedir.
Kutbettin Çelebi vakfiyesinde Hereke köyünde bulunan bir dam altında iki gözlü üstü örtülü yapılmış tehditden korkmayan ün yapmış evvelce bilinen duvarın ayağının üstünde
çul kaplı olup güneyi Hacı Memiş Fakıh Beşe nin deniz kenarındaki değirmeni ile doğusu
büyük nehir. Batı da bahsi geçen değirmene su yolu ile olup, kuzeyi dağ eteği olup, Hereke de bahsi geçen yukarıda ki vakıf değirmenin kuzeyinde merhum Mevlana Şemsettin den vakfı satın aldığı. Hacı Memişin yeri namı ile bulunan ve etrafı hendekle çevrili bir bahçe olup meyveli ve meyvesiz ağaçları, ceviz, zeytin, nar ve çeşitleri. Hududu iki dağ arasından uzun çukur dere keskince duvar ile Güneyi ve kuzeyi Sadık Fakıhtoprağı ile çevrelidir. Vakiflarlar genel müd. Arşivinden 1989nolu 101 sayfa 23 sırasında gebze Kutbittin bini ismaile vakfına aittir.
(Körfez Tarihi A.N.Galitekin)
İbrahim Çelebi Vakfı Tarih 1513 Mevlana Abdurrahim imzalı. İbrahim Çelebi isimli bir zat sahip olduğu Hereke deki değirmenin dörtte bir hissesini vakfetmiş ve gelerini Şeyh Muslihiddine ondan sonra da mahallenin imamına şart koşmuştur.Körfez İlçesi Tarih ve kültürmirası eserler C. 2 sayfa 172-173 (A.N.Galitekin)
Şeyh Muhyiddin Kocavi Vakfı C.2 Evasit-i Sayfa 942
1535 tarihli vakfıyesinde görüldüğü üzere Şeyh Muhyiddin Kocavi nin Hereke de bir mescidi ve dükkanı ve misafirler için bir kenvansarayı bulunmaktadır. (A.N.Galitekin)
Küçük Ayasofya Cami-i Hüseyin Ağa Vakfı Tarih 1546 Hereke de aşağı değirmen denilen iki göz değirmenin yarı hissesi Küçük Ayasofya Cami-i Vakfına aittir. İstanbul vakıflar defteri Hazırlayan Doç.Dr.Mehmet Canatar S.35 (A.N.Galitekin)
1881 Senesi akar suyun menbağında eski usülde çalışan iki çarklı altı taşlı değirmenin düzensiz çalışmasından elde edilen unun kepekle karışık kara simit unu kalitesinde olduğu bu nedenle yenilenmesine karar verilir.
Hereke de Han-ı kebir (Büyük Han)olarak zikredilen değirmen önü yanın da bir Han olduğu. (İstanbul Ahkam defteri No:5 sayfa 251)
Han,a Han-ı Kebir dendiği (Büyük Han) Eyyüp Sultan vakfına ait olduğu ve yılda 900 akçe ye kiraya verildiğini öğrenmekteyiz.
Ayrıca Ahkam defteri No:2 sayfa 330 da Hereke deki Han hakkında. İran a Büyük Elçi olarak tayin olan Yasinci zade Abdülvehhap Efendi nın yanında bulunan Bozoklu Osman Şakir efendi şöyle anlatır.
Debisi yüksek dünyanın en kısa deresi olan Ulupınar Sümerbankın yıkama boyama ve Hereke nin yıllarca su ihtiyacını karşılamıştır çok kireçli olduğu için içen bir daha Hereke den ayrılamaz esprisi yapılırdı .
Kalenin yapılışını düşünün ulu pınar araziye hayat vermiş fabrika kurulmuş
Hereke beldesi bu yüzden oluşmuş
Su, Herekede, Hayat demek olsa ki olmasaydı belkide bizler bu beldede olmazdık.
Suyun aktığı çevre sazlık ve otlaklar ambarlı dereye doğru geniş bir alanı kaplamaktadır. Padişahın ve
avenesinin av sahası olan bu alan çulluk tavşan avı için çok müsaittir. Arnavut recep ağanın bostan ve sebze tarlalarını yemesin diye yapılan tavşan ve bek avı, sıklıkla yapılmaktadır.
Büyüklerimiz çocukların erken yatması için onları çakal ulumaları ile korkuturdu.
Emin Belen, Reşat Ağrıboz ve aileleri (1934) Ulupınar
Sene 08- 09-Eylül-1949 Hereke de bk Sel felaketi ile fabrikada kumaşlar ve yün balyaları denize sürüklendi. Sel bu önüne ne geldiyse aldüyüı götürdü zararın çok büyük olduğunu öğrenmiş oluyoruz.
Fotoğrafta görülen üç arkadaş demir yollarının dranaj geçiş yolunu selin getirdiği malozlarla tıkandığı görüntüyü bu tıkanıklığı açın sizi fabrikaya alalım denir.Rahmetli bekçi Ali Çıldır, ve arkadaşları bekci Hilmi, hamal Hasan (Amerikalı) fabrikaya girerler.
Vargel dairesi sular altında.
Ulupınar (Ambarlıdere) deresinin taşması sonucunda köşkün yanına getirdiği moloz ve mıcır (1949)
Aradan geçen bir sene sonra sel sularının getirdiği çamur, taş iskelenin etrafını gemilerin yanaşamayacağı kadar doldurdu bu durum fabrika tarak gemisi getirtilerek taş iskele etrafı temizlenerek giderilmiştir.
Ulu pınarın döküldüğü deniz kıyısı köşkün yanı yıllarca balıkçılara liman olarak kullanılmıştır sandalların camiye yakın yerlere kadar bağlandığını biliyoruz. Anlatan: Şadi GENÇ
Bu günkü Hereke milli sarayların büyüklüğü nü düşünürsek aynı büyüklükte dört halı hane ve Fabrikayı Hümayun olmak üzere beş parça bina soğuk havalarda nasıl ısınır, milli sarayların arkasında bin sekizyüzlü yıllarda kömürle çalışan bu binaların ısınmasını sağlayan elektrik üreten türbün (Elektrik jenetörünü çalıştıran makine) ve kazanları vardı. Türbünün çalışması için gemilerle iskeleye kömür gelir iskelenin ucuna kadar Olan dekovil hattından kömürler taşınırdı daha sonra caminin yanına kadar gelen hat yukarıdaki şimdiki fabrikaya kadar ikinci bir hat teşkil etmiştir.
Taş iskeleden fabrikanın içine giden dekovil hattı.
Aş evi,Konaklama yeri, Ortodoks Kilisesi , Ayazma (Kutsal su anlamında olan yer.) Fabrika-i Hümayun yapılırken yabancı ustalar için kilise (Ayazma) Müslümanlar için cami yapılmış,ibadet etsinler diye, uzun yıllar sonra ayazma denilen bu binada (Kara bey Ahmet)Fikri Kumla, Mustafa Kumla nın babaları (Cemil Kavak ) Günay Kavak ın anne babaları (Sabiha hanım) Feridun Yalçın ın annesi Karabey Ahmet Kumla nın kızkardeşi (Balıkçı Cevdet Sor) Necdet Sor un babaları Necdet Sor dan aldığımız bilgiler de evlerine girişte koza biçiminde duvarda ocak Üstünde haç olan biryer varmış Ayazma denilen bu bina yıllar sonra ailelere ev olarak verilmiş.
Yazar Ahmet Galitekin beyin bulup kitabında yayınladığı belge de.
Paskalya yortusu vesilesiyle hıristiyan Hereke fabrika-i hümayun musdahdemlerin den 30 kadını getirmiş olan İstanbul liman dairesinin Karamürsel ramörkörü Büyükçekmece kazasının Sehteros köyüne gelerek. Mahalli liman başkanlığı tarafından bölgede bulunan sandallar vasıtasıyla merkümeler salimen vapurdan sahile getirilip jandarma vasıtasıy laköylerine gönderilmeleriyle yapılan masraflarından dolayı tamamı devlet adına çalışanlara hediye ve yardım edildiği bildirildiğine dair Çatalca mutasarrıflığından gelmiş olan 29-mart-1904 tarihli yazı gelen kişilere buyurulmak üzere takdim olundu. (B.O.A D.H. MKT.No:843-13Tarih 19-Nisan-1904 Huzuru Ali-i Hazreti Sadaret Penahiye) A.N. Galitekin hereke Tarihi
Hereke Sümerbank merkez camii arşiv kayıtlarına göre Fatih Sultan Mehmet zamanında ulemasından ve meşayihinden (Şeyhler. Pirler. İhtiyarlarden) Muhyiddin Kocavi, nin Hereke de bir mescit yaptırdığı görülüyor. Hereke merkez camii Sultan Abdülmecid Han zamanında yapıldığını şiirleriyle ünlü Ziver Paşa nın yazdığı şiirinden anlamış oluyoruz.
ZİVER PAŞA şiirinde
Şah-ı devran ki odur mihr-i sabah-i hasenat
Oldu hayratının envarı cihana lami
Didi tarihini Ziver kulu manend-i güher
Fabrika halkına yaptı şeb-i alem cami
''Zamanın padişahı ki odur iyilikler sabahının güneşi
Oldu hayır eserlerinin nurları cihana parlıyor
Dedi tarihini Ziver kulu mücevhere eş
Fabrika halkına yaptı alemlerin şahı cami''
(1859-1860)yılları arasında İzmit sancağına bağlı Hereke Fabrika-i Hümayunun yanında inşave ihya buyurulan camii şerifin tarihidir. Ziver paşa,Zeyl-i Asar-ı Ziver paşa Divanı 1314 sayfa 39 (Yazar Ahmet Nezih Galitekin denalınmıştır.)
Su sesinin ve kuş seslerinin kesilmediği Ulupınar deresinin yanına 1859-60 tarihleri arasında kurulan bu caminin son şeklini almasında ve günümüze bu şekilde gelmesinde Musa Özdurga ustanın çok büyük emekleri vardır.
( Kabri caminin kapı girişinde içindedir.)
Musa özturga Hereke merkez camisini ahşapdurumundan bugünkü haline dönüştürmesine fabrika adına onaran ilk kişi olmuşemeği çok
olunca Vefatında cami kapısına mezarı yapılmış.
Mezar taşında HÜVE’L-MUİNÜ’L-KERİM yazılıdır.
İcra-yı san’at içün hizmet-i devlet içün sa-y vegayretle bütün ömrünü etti feda
Bu kamil ve pür-fünün işte burada medfün ihlasile zaira varsa eger günahı
Af eyle sen İlahi yok başka bir penahı sensinancak mültece
Şakir kulu bi’l hüzün dedi tarih-i tamin
Şu dünyadan çekti elin tecelli kasd edüp Musa
Çalışmalarını en iyi şekilde icra eden çalışan
Devlet işlerini takip eden cenabı hakkın indindefedakârlıkta bulunan
Kusuru olmayan burada yatan
Yok, olmadan Allaha şükreden
Bu dünyadan sonraki ebedi alemde mükafatınıgörsün MUSA
Üla sınıfı sanisi ricalinden
Hereke fabrika-i hümayünü
Muallim-i evveli musa
Efendi-nin ruhuna fatiha
Fabrikanın birinci sınıf sanatkârlarından
Marangoz inşaat diğer bölümlerin de ustalarından
Fabrika ilkokul öğretmenlerinden Musa
Vefat tarihi 1901—1902
Cami bahçesinin alt köşesindeki kamelya
Yüz küsur sene bilinen bu tarihte üç tane Şadırvan vardı ilk şadırvan Osmanlılar zamanında ahşap yapılmış, zamanla çürüdüğü için ancak resimlerde görebildik
Eski yazının Türkçesi:
İç bu sudan bulasın şifa
Rahmet olsun Ecdadına bin defa
İkinci resimde o yıllarda savaşlar ve yaşanan sıkıntılar yüzünden ahşap yapısı eskidiği için çürümüş
üstü açık vaziyette hizmetine devam etmiştir.
bir zaman sonra caminin doğu tarafına doğru taşınarak yer değiştirmiştir
Usta burada yaklaşık yüz sene öncesi Hereke pembe granit taşını tek parça olarak oymuştur. Alt kısmı, üst kubbesi üç parça olan şadırvanın su deposu, yeter çok fazla hizmet ettin demişler görüldüğü gibi çimenlerin üstünde emekli olmuş sahilde yatıyor tarihi parça yazık.
1890 lı yıllarda yapıldığını tahmin etmekte olduğum, fabrika müdürlerinden Hacı Akif Bey zamanında müslümanlar abdest alsınlar diyerek beni meydana getirdiler çok uzun yıllar kimler musluklarımdan abdest alıp su içmedilerki çok güzel kubbem, işlemeli ahşap süsleme sanatı oyma işçilik, musluklarımı taşımı oyduktan sonra kurşun dökerek monte ettiler ikinci yerim caminin doğusundaydım beni söktüler çimlerin üzerine attılar öleni gömdükleri gibi, hâlbuki caminin bahçesinde tarihi temsilen ayakta durabilirdim, görüyorsunuz yerdeyim
Bu kadar hizmetin hakkı bumu, yazık her gün parkta ağlıyorum ne yazık ki gözyaşım suyum olmadığı için akmıyor.
Wilhelm in Herekeye gelişinde cami bahçesine yapılan, fıskiyesi üzerinde suyla yükselen pinpon topu olan iki adet havuz yapılmıştır son zamanlarda harabe ve bakımsız olmalarına rağmen duruyor idi etrafında çiçekler ve saksılarda rengarenk çiçekleri olan iki tane fıskiye taşı vardı. 2012 yılında yeni sahil park projesi olarak yapılan projede fıskiye ve havuzlar vefasızlık yapılarak kaldırılmıştır.
Hereke Fabrıka-i Hümayun Müdürü Hacı Akif Beytarafından Rumi (1905-1906) yaptırılmışdır.
Yukarı Herke Cami kitabesi şudur.
Hamdü lillah avn-i Hak'dan oldu lütf ile berin
Gelberü a mü'min karındaş bundadır nür-i mü bin
Bundadır her bir tecelli bunda her bir fev-i Hakk
Bundadır her bir nühüft-i semt-i Rabbü-l-alemin
Nusret-i şah-ı cihan Abdülhamit-i Adl-i Han
Eyledi ihya Hereke mabedin kıldı metin
Bende-i hassı zihi el hacc Akif Bey müdam
Tab-i paki hayra ma'il himmeti bahşa hemin
Ez kadim bir ma'betgah idi asar-ı atık
Ta temelinden yıkdılar bu resmile oldu bihin
Bi-l bedahe bi-tevakkuf kim görüp dise seza
Haza cennat-ı and fedhulü ma halidin
Söyledi inşasına Raşit bu dem tarih-i tam
Cami-i ra'na görüldü behcet-efza-yı zemin
Yukarı Hereke Camisi Kitabesi
Güncel Türkçe
Hamd olsun Allah'a ! Yardımıyla yükseldi /
Gel beri mümin kardeş , bundadır apaçık nur /
Bundadır her görüntü , bunda hakkın selameti/
Bunda her gizli semti alemlerin rabbinin/
Ulu cihan şahı Abdülhamid han /
Geliştirip Hereke mabedini sağlamlaştırdı /
Has kulu şu hacı Akif bey daima /
Temiz huyu ile hayıra,gayreti ile bağışa eğilimlidir /
Önceden bir mabet yeri idi bu eski eser /
Temelinden yıktılar,bu şekilde en iyisi oldu /
Bekleyip açıkça uygun görerek /
Bu cennet bahçelerine girenlerle /
Yapımına söyledi Raşid bu sefer tam tarihini /
Cami güzel göründü sevinç saçan yerinde
Çeviri: Muhittin Bakan
Fabrika-i Hümayun yapıldığı yıllarda daha ziyade İtalyanların balıkçı olduğunu düşünürsek işçi ve ustaların, şimdiki taş iskelenin olduğu yerde fabrikanın önünde kurdukları dalyanlardan deniz ürünlerinden bolca istifade ettikleri anlaşılıyor
Kale Batı Tarafı
Kale Güney Tarafı
1327 Yıllarında Emir Ali bey tarafından fetih edilen Hereke kalesi San Manaholtlu Şovalye Marko tarafından latin istilaları döneminde 1207 senesinde yapılmıştır (Yazar: Geoffrey de Vilehardouin )
(Geniş bilgi Hereke Masalında anlatılmiştır.) zamanımıza kadar Tarih kokan yazılarımızla bol ,bol bahsedicez.
Tamamen kayran taştan, kuzey arka duvarı örülmüş.
Ayakta duran parçası
Doğu tarafı duvarı.
Eski sigortanın arkasında değirmen ve kaleye ait temel duvar.
Kalenin Erguvanları
Osman Gazi nin silah arkadaşlarından Aykut Alp in oğlu olduğunu ileri süren görüşler vardır. Gözü pek yiğit kahraman kimselere kara lakabı verildiğinden asıl adı Ali olan bu gaziye kahramanlıklarından ötürü Kara Ali denmiştir. Osman Gazi zamanında başarılı askeri hizmetleri görülen Kara Ali bu hizmetlerini Orhan Gazi zamanında da sürdürdü Orhan Gazi ilk Osmanlı Amirali Kara Mürsel paşa 1324 te vefatından sonra onun yerine Kara Ali Beyi getirdi . O sırada derya kaptanının tam karşılığı olarak Emir-ül-bahr unvanı kullanıldığı için Kara Ali Bey kısaca Emir Ali Bey diye anılmış ve tarihe böyle geçmiştir. Emir Ali Bey Hereke kalesini kuşatma sırasında gözüne saplanan oktan sonra ''Bir başa bir göz yeter'' diyerek gözüne saplanan oku eliyle çıkartıp çarpıştığı Hereke kalesinin yıkımını tamamladıktan sonra Orhan beyin yanına döndü.
1356 yılı mart ayında Gelibolu fethi sırasında şehit düştü vasiyeti üzerine Hamzaköy de deniz kıyısına defnedildi
Gelibolu ve çevre halkı Ali Baba diye rahmetle anmakta türbesini ziyaret etmektedir.
(Ahmet Akyol)
KALE:
Sabahları güneşin doğuşunu, kaç kişi söyler bana batışını
Karayelinde kar ve kışını Poyrazında esenrüzgarını
Bilir misiniz kalenin pikniğini
Bilenvar mı ki ulu pınara çıkan dehlizini
Kale Müze kazısından ilk fotolar
kalede bulunan erzak odasındaki sütun altlığından yapılan el değirmen taşı
Kaleden kalan hatıra
Minyatürü çizen Matrakçı Nasuhi
Uzun yıllar bir sürü depremle zamanımıza gelen Hereke kalesi batıya bakan penceresinde bir parçasıyla ayakta durmaya çalışıyor. Çocukluğum Hereke kalesi üzerinde geçti 23 Nisan-1 Mayıs-19 Mayıs bayramları hele Hıdrellez Ogünler de mesire yeri olur kale, salıncaklar, dokuztaş, birdirbir, saklambaç, ip atlamak, sek,sek, uzun kulakoyunu, Çelik çomak, Tıp,Topaç çevirme sormak lazım şimdi bu oyunları kaç kişi oynuyor.
Sene 1939 Kara beyin bahçesini demiryolu tarafı şimdiki münübüslerin kalkmadan Önce sıra beklediği yer beş altı arkadaş oynuyorlar demiryolu genişletme çalışması yapıldığı günlerde toprakta parlayan sarı bir parça, bir, iki daha sonra bu çocuklar Bir mendil altını parayı topraktan çıkaran Teyfik Erat, Selahattin Gürsoy, Halit Dönmez İsimlerini öğrenebildiğimiz bu çocuklar altınları paylaşamaz Altınlar ise müzeye Rahmetli komiser Kazım karakola götürüp ifadelerini alır çocukları bırakır.
Herekede bulunan altın paralar Kocaeli marif müdürü Bedrettin Ahıskalı tarihi değere sahip olan bu paraları, müzeler idaresine göndermiş incelettirmiş varılan sonuç, tarihe değer katacak derecede önemli olmuştur. Herekede bulunan bu altın paralar Bizans dönemine M.Ö. 1118 ve 1143 yıllarına aittir. (Türkyolu gazetesi—C.Yakup Baykal)
Hereke kalesi deniz tarafı tren yolu genişletme çalışmalarında bir tane hamam yeri 40 kişilik mezar ayrıca deniz kıyısına inen merdivenli ikinci bir dehlizi mezar merdivenli dehliz şimdiki duvarın altında kalmış oluyor demiryolunun altında kalmış olan hamamı Büyük Konstantinin kızına yaptırdığı zannedilmektedir.
Geçmiş yıllarda depremler savaşlar veya salgın hastalıklar olduğunda fırına benzer yerler yapıp hastalık yayılmasın diyerek cesetlerin kireçlenerek gömüldüğünü sorarak öğrendik.
HEREKE KALESİ KAZI ÇALIŞMASI ( Rıdvan GÖLCÜK)
Hereke Kalesi Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler GenelMüdürlüğü’nün 31.05.2011 tarih ve 114910 sayılı onayları ile Kocaeli MüzeMüdürlüğü Başkanlığı’nda, 31.05.2011 günü başlatılan kazı çalışmaları, 8(sekiz) adet kazı işçisi ile haftanın 6 (altı) günü devam ettirilmiş ve13.10.2011 günü 2011 sezonu kazı çalışmaları sonlanmıştır.
HerekeKalesi; beldenin orta yerinde, sahilden 100 metre kadar içerde ve 25–30 metreyüksekliğinde, pekte sağlam gözükmeyen bir kayalık(olasılıkla kireç taşı)üstünde yükselmekte beldeye ve güneyindeki körfeze hâkim bir durumdabulunmaktadır. Maalesef çeşitli evraklarda da belirtildiği gibi kalenin bugünyüzde beş belki de daha azlık bir kısmı harap halde ayakta kalabilmiştir. Bukalıntılardan en sağlamı kalenin kuzeyinde bulunan, iki payandası açıkçaseçilebilen yaklaşık 10 metre yüksekliğindeki, 15 metre uzunluğundaki *Arkeolog, Kocaeli Arkeoloji Müzesi, e-mail: icinede@gmail.com 132 duvardır.Kimi yerlerinde kesme taşların ve içindeki kiremit parçaları ve tozlarısebebiyle pembemsi renk alan horasan harcın görüldüğü bu duvar yaslandığı doğalkayalığın (kireç taşı) işlenmesi ile duvarın ve doğal kayanın ayrı ayrıseçilemediği, son derece iyi kaynaşmış bir örnektir. Duvardaki tahribatın sebebiniise hemen kuzeyindeki, 6–7 metre mesafedeki apartman topluluğunda ve onlarıngeçmişteki inşai faaliyetlerinde aramak doğru olacaktır. Prof. Dr. CliveFoss’un “Anadolu’daki Ortaçağ Kalelerinin İncelenmesi II. Nikomedia” isimliyayınında Hereke Kalesini gösterir çiziminde tam da bu payandalı duvarın önünü hendek olarak çizmiştir. Kalenin diğer tüm yönlerinin derin yamaçlarla çevriliolduğu düşünülürse (özellikle doğu ve güney istikameti) kalede savunmazafiyetini yaşanabileceği bu yöne hendek yapılması bizce de mümkündür. Kaledeayakta kalan bir başka duvar ise yukarıda bahsettiğimiz duvar ile doğu ve batıyönünde olasılıkla köşe yapan ve yaklaşık 5 metre uzunluğunda ayakta kalan surduvarıdır. Bunun dışında isimlerini anmak gereken bir sur duvarı ve birde burçparçası vardır. Söz konusu sur duvarı kalenin batı istikametinde kalmış olmaklaberaber sokak aralarından ya da kalenin kuzeyindeki D–100 karayolundan dahirahatlıkla seçilebilmektedir. 3 metreyi aşan bir yükseklikte ayakta kalan busur duvarının işçiliğindeki taş ve tuğlanın beraber kullanımı yapıyı 12-13yüzyıla tarihlememizi kolaylaştıracaktır. Hereke Kalesi hakkında, bahsi geçenyayında Prof. Dr. Clive Foss şöyle demektedir: Pek az özelliğini koruyabilmişolsa da ana hatları izlenebilir ve planı çizilebilir haldedir. Yaklaşık 80X150m ölçülerindeki hisar sahil tarafından yuvarlak ve dörtgen kuleleri ile bir dışduvar ve parçası hala mevcut kuzeydoğu bölgede trapez şeklindeki bir iççemberden oluşuyordu. Güney duvarı sıralanmış devşirme ve yöre taşlarından birkaplamaya sahip, kesişen bölgeler küçük taşlarla doldurulmuş; neredeyse hiçtuğla kullanılmamış. Yüzeyin hemen arkası büyük yuvarlak ve kare kirişlerdenoluşan kapsamlı bir yığma duvar idi. Ayakta kalabilmiş iç duvarların bir bölümüaynı özellikleri gösterir fakat kaplama daha kaba ve yığma duvar daha yoğundur.Buradaki duvar işçiliğinde devşirme parçalar yok, kaba sıralanmış çok miktardatuğla ve küçük taşlar ile büyük miktarda harç işi görülüyor. Moloz (özü)dolgusu boyunca ve hemen yüzeyin arkasında büyük kiriş boşlukları bulunmakta.”Yanı sıra Foss, kalenin 1207 yılında haçlılarca yapılmış olmasının kuvvetlemuhtemel olduğuna da belirtir. Oysa Rıfat Yüce’nin “Kocaeli Tarihi ve Rehberi”isimli kitabında aktardığı bir hadise şayet doğrulanabilir ise kalenin Foss’unönerdiği tarihten daha önce yapıldığını belgeleyecektir. Rıfat Yüce’ninaktardığına göre “1940 yılında Hereke Çocuk Kampı’nda oynayan çocuklarca,yaklaşık 35 adet altın sikke bulunmuş ve bunlar Maarif Müdürü BedrettinAhıskalı tarafından Müzeler İdaresi’ne gönderilmiştir. Yapılan incelemede1118–1143 yıllarına ait olduğu tespit edilmiştir.” Hereke Kalesi gezginlerinsatırlarına da konu olmuştur. 1655 yılında yöreyi ziyaret eden HansDernschwam’ın kale hakkındaki notları şöyledir: “12 Martta Gebze’denNikomedia’ya doğru yola çıktık. Dağın eteğinden aşağıya doğru indiğimizde,yolun sol kenarında büyük, harap bir Rum şatosu ile karşılaştık. Şato bir kayaüzerine oturtulmuş. Aşağıya yola kadar iniyor. Hala birkaç kulesi görülmekte.Buranın adı Hareke (Hereke) imiş. Şatonun yanında bir yerde sevimli bir derecikdağdan aşağıya doğru şırıl şırıl akıyor.” Evliya Çelebi ise şöyle aktarmakta;“Buradan yine doğu tarafına beş saat daha giderek Eleke (Hereke) kalesinegeldik. Bunu Çelebi Sultan Mehmet, Rumların elinden alırken birçok gazilerşehit düştüğünden “heleke” yani helak yeri demişlerdir. Deniz kıyısında, ikidere arasında, bir yalçın kaya üzerinde karakol binası gibi şeddetvari birbina, güzel küçük bir kaledir. Daima boştur. Kale dibinde düz bir değirmenvardır.” Sefaret Tercümanı Bozoklu Osman Şakir Efendini 19 yy. ın ilkçeyreğinde kaleme aldığı “Musavver İran Sefaretnamesi”de Hereke den bahisaçmakla beraber, ancak kaldıkları hanı anmış kaleden ise bahsetmemiştir. 133Rıdvan GÖLCÜK 19. yüzyılda bölgeyi gezen Joseph Freiherr Von Hammer gezinotlarında: “Hereke’de tepenin üzerine kurulu ve buradan sahilde sonlanan eskibir kalenin duvar kalıntıları var” demiş aynı yüzyıl gezi notlarında CharlesTexier ise: “İstanbul ile İzmit arasındaki kervan yolu, körfezin kuzey kıyısınıtakip eder. Beş saat yürüdükten sonra Yarımca’ya gelinir ve o akşam Herekehanında yatılır. Bu yol üzerinde, çevredeki tepelere hâkim olan ve denize kadarinen bir Bizans kalesinin harabeleri seçilir. Hereke mevkisi, Konstantin’inölüm yeri olan köşkünün bulunduğu, İzmit çevresinin küçük bir kasabası olan,eski Akhyron olsa gerektir. Gerçekte bu yer başkentin dışarı bir mahallesisayılabilir. Bütün bu kıyı, zamanında Bizans soylularının köşkleriyle işgaledilmişti.” Gezginlerin notlarındaki iki hadise dikkat çekicidir. Bunlardanilki Hans Dernschwam ve Evliya Çelebi metinlerinden de anlaşılacağı üzere kaledaha o dönemlerde kullanımdan düşmüştür. Oysaki Matrakçı Nasuh bu metinlerdenyaklaşık 30 yıl önce yaptığı minyatürde altı adet burcuyla beraber kaleyi sapasağlam resmetmiştir. Bu durumda iki seçenek vardır. Ya Matrakçı Nasuhminyatürüyle adeta rekonstüriksiyon çalışması yapmış ve harap kaleyi çizimiyle6 burçlu olarak ayağa kaldırmıştır ya da Matrakçı Nasuh çizimini yaptıktansonraki 30 yıl içinde kale harap hale gelmeye başlamıştır. İki gezgininanılarının birbirini haklı çıkarması sebebiyle biz ilk ihtimale daha yakındurmaktayız. Tüm bu sorulara yanıt verebilmek adına 31.05.2011 tarihinde kazıçalışmaları başlatılmıştır. Kazı Öncesi Durum Etrafı betonarme binalarlaçevrilmiş ve yaşam sahası kısıtlanmış olan kaleye iki çıkış bulunmaktadır.Bunlardan ilki kalenin kuzeyinde bahsi geçen payanda destekli istinat duvarınınönünden geçen ancak bir arabalık mesafeye sahip parke döşeli bir yoldur. Diğeriise kalenin batısında araç çıkışı olamayan dar beton merdivenlerle çıkılan veMatrakçı Nasuh’un çizimine göre orijinal girişinde bir burç içinden geçilereksağlandığı bu noktadan yapılmaktadır. Kalenin üstünde-içinde- yüzeyde kale içiyapılaşma teşkilatını gösterecek herhangi bir mimari ize rastlanmamaktadır.Kale etrafındaki, kaleyi adeta boğazlayan betonarme yapılar, kalenin “tepesinede çıkmıştır”. Kale üstündeki bu tek katlı betonarme yapı (Kocaeli MüzeMüdürlüğünün 06.09.1999 tarih ve 410 sayılı yazıları ekindeki levhada bubinanın kaçak ruhsatsız olduğu yazılmıştır) kuşkusuz ki, yapılırken kale içimimari teşkilatını ezip geçmiştir. Söz konusu bu yapının önünde ahşaptan, birodalık bir yapı daha bulunmaktadır. Bunların yanı sıra burada birde betonarmesu deposu da bulunmaktadır. Önceden bahsettiğimiz kalenin batı sur duvarı isekale içinde kendine sabitlenmiş tel örgü ile kümes hayvanlarına adeta bekçiliketmektedir. Kazı Çalışmaları Öncelikle muvafakat alınan alanların yüzey temizliğiyapılarak alan kazıya hazır hale getirilmiştir. Kazıya 08.02.2011 tarihliKocaeli Müzesi uzman raporu dikkate alınarak söz konusu raporda önemivurgulanan, gerek kullanılan malzeme gerekse işçilik açısından bizi kalenin enarkaik dönemine götüren, yapıldığı çağ sonrası üslubunu değiştirecek bir onarımgeçirmediği görülen, pekiyi işçilikli bir Bizans burcu olduğu anlaşılan doğuburcunun kuzey ve güneyinden başlanmıştır. Bu burç aynı zamanda; Kanuni’ nin1533–1536 yılları arasında süren ilk Irakeyn Seferi menzillerinin MatrakçıNasuh tarafından yapılmış minyatürlerinde tam haliyle gözükmekte olan doğuburcunun da ta kendisidir. Doğu burcun kuzeyinde yürütülen çalışmalarda yıkılansur duvarına ait moloz taşlar, ileride yapılacak muhtemel bir restorasyonçalışması düşünülerek bir noktada istiflenmiştir. Bu noktadaki kazıçalışmasında bol miktarda açığa çıkan sırlı Bizans seramikleri bizi iki 134soru sormaya yöneltmiştir. Bunlardan ilki; yukarı noktalardan kayıp geldiğianlaşılan bu seramikler acaba kale içinde, doğu burcuna bitişik bir mekânınvarlığına mı işaret etmektedir? Bir ikinci soru ise tamamı tek bir döneme aitolan bu seramikler, Kalenin Bizans sonrası terk edildiği ve Osmanlı Dönemindekullanılmadığının bir kanıtı mıdır? Söz konusu bu sorular kazının bir sonrakiaşamasının nerede yürütülmesi gerektiğini bize göstermesi açısından son dereceönemli olmuştur. Doğu burcun güneyinde yürütülen çalışmalarda da yıkılan surduvarına ait moloz taşların kaldırılması ile çalışmaya başlanmıştır. Bu noktadaki kazıda ise sadece bir adet sırlı seramiğe rastlanması burcun kuzeyi içinsorduğumuz bir sorunun önemini vurgulamak için son derece faydalı olmuş, kaleiçinde, burcun kuzeyinde bir mekânın olduğu fikrini kuvvetlendirmiştir. Her ikinoktada yürütülen kısa süreli çalışmalarda burcun yan yüzleri açığa çıkartılmışve sur duvarındaki işçilik ve gördüğü hasar belgelenmiştir. Bu çalışmalarınneticelenmesi sonrası kazının kale içinde iki farklı noktada devamettirilmesine karar verilmiştir: Kale içinde doğu burcun sur duvarı ilebirleştiği kuzey ve güney noktaları. Kale içinde doğu burcun kuzey noktasındayürütülen A açmasındaki çalışmalarda, seramik buluntuların yanı sıra ortayaçıkan pitos parçaları ve iki bıçak mekân işlevinin mutfak olabileceğiihtimalini kuvvetlendirmiştir. Yanı sıra aynı mekânda ortaya çıkan yüksük,makas, düğmeler, iğneler ve farklı formlardaki ağırşaklar aynı mekânın dokumave terzilik işleri içinde kullanıldığı göstermiştir. Ortaya çıkan verilerinbenzer örnekleri araştırıldığında özellikle tekstil malzemelerinin 12–13yüzyıllara tarihlenebilmektedir. Bu durumda Prof. Dr. Clive Foss’un kaleninkuruluşu için önerdiği 1207 tarihini bir miktar daha öne çekmek mümkünolabilecektir. Söz konusu mekânda bulunan kemikten bir oyun taşı ise en ilginçbuluntular arasındadır. Bu taş Romalılarca da oynanan Ludus Latruncularumoyunun taşı ile aynı forma ve işleve sahiptir. Söz konusu oyunun türevleri olanve günümüzdeki isimleri ile üçtaş, dokuztaş gibi oyunlarda da benzer oyun taşıkullanılmaktadır. Ludus Latruncularum’un Roma da askerlerce oynanması tercihedilen bir oyun olduğu göz önüne alındığında söz konusu Hereke KalesindekiBizans/Latin askerlerinin de zamanlarını nasıl değerlendirdikleri ortayaçıkmaktadır. Diğer bir grup işçi ile bu mekânın güneyinde yürütülen çalışmadaen ilginç buluntu kuzeyinde bulunan mekân duvarının 1,5 m kadar batısındabulunan mezardır. Söz konusu mezarın 12-13 yüzyıllara ait olduğu kuvvetlemuhtemeldir. 10-25.06.2011 tarihleri arasında yürütülen çalışma büyük oranda Aaçmasında çalışmanın genişletilmesi ile sürmüştür. Daha sonra yürütülençalışmalar ile de bu mekânın ambar/mutfak olduğu tespit edilmiştir. Ambar/mutfakolarak kullanılmış bu mekân, batı istikametinde doğal kayaya oyularak rampaoluşturulmuştur. Bu yaklaşım mekânın daha serin bir havaya sahip olmasınısağlamışsa da; mekân kale içi avluya bakan batı yönünden sağlıklı bir girişesahip olamamış ve bu da mekâna erzak naklini zorlaştırmıştır. Bu probleminçözümü ise bahsi geçen şekilleniş ile çözülmüştür. Böylece zemin seviyesininaltında kalan mekâna bu eğimli rampa ile erzak nakli sağlanmıştır. Kale içinebakan rampanın üst kısmından dökülen tahıl, zeytin gibi yiyecekler, mekâniçinde rampanın altında kişilerce tutulan selelere doldurulmuş ve böylece çoksayıda parçasına rastladığımız pitoslara nakledilmiş olmalıdır. Mekâna büyükebatlı nesnelerin giriş çıkışı ise kaleiçine bakan batı istikametinden değilkuzeydoğu da sonradan örülerek kapatıldığı anlaşılan bir kapıdan sağlanmışolmalıdır Bu bölümde çalışan insanların boş zaman kullanımı ile ilgili olarak,ortaya çıkan aşık kemiğinden yapılan oyun taşları ve yanı sıra yuvarlatılarakikincil kullanımı oluşturulan seramik parçalarının çokluğu bu oyunun kalenin enpopüler ve sevilen zaman geçirme aracı olduğunu göstermiştir. 135 Rıdvan GÖLCÜK05.08.2011 tarihli müze uzman raporu ile yapılan tespitlerde ise şu hususlaradeğinilmiştir; “Ambar mekânın güneyinde sur duvarına paralel yürütülençalışmada bir başka mekân daha tespit edilmiştir. Burada açığa çıkan duvarlarson derece özensiz, güçsüz ve faklı zamanlarda eklemlenerek bir takımdeğişimler geçirdiği açıkça görülmektedir. Aynı zamanda doğu istikametindekiduvardaki derin çatlaklar, kalenin geçirdiği bir depremi haber vermekle beraberçatlakların arasının alelade biçimde pişmiş toprak tuğlalar ile doldurulmayaçalışılması kalede yaşayanların çaresizliğini göstermesi açısından ilginçtir.Yine doğu duvarındaki hatıl delikleri ikinci bir kata işaret etmekle berabersadece ikinci kat seviyesinde görülen sıva izi her iki kat arasındaki işlevfarkına da işaret etmektedir. Mekânın özellikle kuzey bölümünde ortaya çıkanpitos ve pişirme kabı parçaları düşünüldüğünde bu mekânında buluntular ileberaber mutfak mekânının tamamlayıcı bir işlevle kullanıldığı düşünülebilir. Bukısımdan çalışmalarda ise ilginç verilere güneye doğru yürütülen rastlanmıştır.Yüzeyden 10 cm kadar derinlikte onlarca yüksek korozyonlu konserve kutusuna veiki adet cam şişeye rastlanmıştır. Cam şişelerin birinin altında yer alanYunanca yazı ve konserve balık kutusunda çok ufak bölümü seçilebilen sembollerbölgede 1921 yılında yaşanan Yunan İşgaline ait kanıtlardır. Yine aynı noktadabulunan İngiliz Süvari Birliği askerlerine ait düğmede işgal yıllarına dikkatçekmektedir. Etrafa hâkim konumuyla beraber kale bu askeri birliğin dikkatiniçekmiş olmakla beraber veriler öyle gösteriyor ki kalede daimi olarakkalmamışlar. Tarihi kaynaklar ve yöre insanı işgalci kuvvetlerin kalenin 4kilometre kadar kuzeydoğusunda ikamet ettiklerini işaret etmektedir. Bir başkaçalışma sahası olarak ise ambar/mutfak mekânının kuzeyi seçilmiştir. Burada dayürütülen kısa bir çalışma sonrası yüzeyden 15 cm derinde doğu sur duvarınarastlanmıştır. İç bölümde yürütülen çalışmalarda ise, batı bölümde 10 cmderinlikte hemen doğal kayaya rastlanmasına rağmen, doğusunda, sur duvarıbitişiğinde ise zemin yarım metreyi aşan derinliği ile mekân içinde bir kotfarkına sebep olmuştur. Söz konusu bu mekân içinde yer alan şekilleniş sonderece karmaşık ve anlaşılması bir o kadar da güçtür. Doğu duvarına kimi yerde3 cm kadar yaklaşan, kuzey-güney doğrultusunda uzanan duvar belli ki kaleyesonradan eklemlenen örneklerden biridir Ve bu iki duvar arasında kalan seramikyoğunluğu son derece şaşırtıcıdır. Burada bir başka ilginç nokta ise, 1,5x1,5ebatlarındaki mimaridir. Zemine yapılmış bu ilginç mimaride, büyük çoğunluğutoz haline gelmiş onlarca insan kemiğine rastlanmıştır. Bu noktada kazıçalışması henüz neticelenmediği için derinliği bilinmemekle beraber yarım metrederinlikte ulaşılan insan iskeleti sayısı, mekânda zemine ulaşıldığında dayüzlerle ifade edileceği büyük olasılıktır. Söz konusu tüm bu iskeletlerinüzerinin günümüze tümü ulaşmasa dahi, harç ve pişmiş toprak kalıntıları ilekaplanmış olduğu düşünüldüğünde, gelişi güzel atılmış bu insanların belki deveba gibi bulaşıcı ve ölümcül bir hastalık sebebiyle hayatlarına kaybetmişolmalılardır. Bu mekânın kuzeyinde açılan bir başka açmada ise ortaya çıkanapsisvari planlı, gelişi güzel bir dizilişle oluşturulmuş mimari ilginç birörnek gibi durmaktadır. Ancak kazının bu bölümünün süresi bu noktadaki sorularıaydınlatmak için yeterli olmamış ve cevaplar bulabilmek için bir sonrakiçalışma dönemini beklenmektedir. Ancak bu bölümde söz konusu mimarinin üstündengeçen, hatta bir bölümünü yıkan su borusu ve bu tesisata ait levha taşlar,çalışma yapılan alanın kuzey-batsısındaki su deposunun yapımı sırasında oluşantahribatı göstermek açısından çarpıcıdır. Kalede yoğun olarak ortaya çıkan,genellikle sarı, kahverengi ve yeşil renklerde, sırlı ve bezemeli seramikparçaları kaleyi tarihlemek konusunda bizi 13. yüzyıl, Bizans Dönemi’ne 136götürmektedir. Sırlı seramiklerde görülen tamir delikleri ve üçayak izleridikkat çekicidir. Buluntular arasında yer alan bir adet üçayak ise bizi ancakgelecekte aydınlatılabilecek başka sorular sormaya teşvik etmektedir. Yanı sıraalanda bol sayıda pişirme kabı parçaları da ele geçirilmiştir. Kazının sonperiyodunda ise yine doğu sura yaslanan, ambar mekânın güneyinde iki mekân dahaaçığa çıkartılmıştır. Bu mekânlardan birinin işlevi anlaşılamamış olmaklaberaber diğer açmada ortaya çıkan mimarinin kalenin anıtsal giriş kapısına aitolması önemli bir verinin daha ortaya çıkmasını sağlamıştır. Yaklaşık 4metrelik toprak dolgunun oluştuğu bu hatta şüphesiz bu durum söz konusumimarinin iyi korunmasına da yardımcı olmuştur. Kalenin büyük bölümündegörüldüğü gibi bu kısımda da malzeme olarak kireçtaşı kullanıldığı görülmüştür.Bu durum kazı neticesinde açığa çıkan bölümlerde, İlimizin aynı zamanda birsanayi şehri olduğu düşünüldüğünde; duman, toz, kükürt dioksit, karbon monoksitile kalenin kuzeyinde bulunan D–80 ve D–100 karayolundaki araç yoğunluğu ileoluşan zararlı gazların kale mimarisine birikeceği ve asitli yağış sularıylaoluşan sülfürik asidin malzeme tarafından emildiğini ve bu asitlerden de enfazla kireç taşlarını etkilendiği düşünüldüğünde tahribatı hızlandırabileceğinidüşündürmektedir. Dolayısıyla kazı sezonları arasındaki geçiş bölümünde bualanların korunmasının yeterli seviyede sağlanabilmesi için jeotekstil uygulamasındanfaydalanılması yerinde olacaktır. Sonuç Yaptığımız kazı sonuçları özet olarakdeğerlendirilirse; Kale mimarisinin fiziksel durumu, geçirdiği deprem sonrasıduvarlardaki onarım izleri, günlük pişmiş toprak kap kacakların tamir edilerektekrar kullanıma devam edilmesi, kemikten yapılan oyun taşlarının yerine kırıkseramik parçalarını pahlayarak kullanılması gibi birçok faktör göstermektedirki dönem ekonomisi, mikro ölçekte ise Hereke kalesinde yaşanan ekonomik şartlaroldukça kötü durumdadır. Kale en başından beri mukavemetli bir yapıya sahipolamamış, gördüğü küçük onarımlarda ise “çatlakları taş/kiremit parçaları iledoldurmak” dışında daha büyük bir onarım görmemiştir. Kazı sırasında ortayaçıkan bir diğer ilginç nokta ise şu olmuştur; kale mimarisi dışında bu yapınınaskeri bir yapıya ait olduğunu belgeleyebilecek buluntu sayısı yok denebilecekkadar azdır. Bu da göstermektedir ki 12-13 yüzyılda Konstantinopolis’in yanıbaşındaki bu noktada bile askeri faaliyet yok denebilecek kadar azalmıştır. Buönerimizi ekonomik durum tespitimiz” de doğrulamaktadır. Birçok kaynaktasıklıkla kaleyi Emir Ali Bey’in savaşarak aldığı bilgisine yer verilmektedir.Ancak kazı yaptığımız noktalarda kalede gerçekleşmiş bir çarpışmaya dair izlererastlanılamamıştır. Kanaatimiz o ki, kale bir savaşa sahne olmadan Osmanlıyaverilmiş ya da terk edilmiş olmalıdır. Kazının en ilginç verilerinden biri deşu olmuştur; kalede Osmanlının burayı kullandığına, bir süre yaşadığına dairyeterli veriye ulaşılamamıştır. Yani bu tarihlerde kale stratejik olarak birönem taşımamakta ve Bizans varlığı bölgede bir tehdit oluşturmamaktadır. Yanısıra kazı stratigrafisine baktığımızda alanda sadece bir tabakaizlenebilmiştir. Yani kalenin Osmanlı askerlerince kullanılması söz konusu olmadığıgibi Bizans ya da Latinlerce kullanımı kısa bir dönem olmuştur. Öyle kibuluntulardan yola çıktığımızda bir asırlık bir zaman açıklığına ait verilerdahi söz konusu olamamıştır. Bir diğer ilginç nokta ise 20. yüzyıl ilkçeyreğinde işgal kuvvetleri denetimine geçen Hereke tarihi ile ilgili olmuştur.Kalenin doğu cephesinde İngiliz ve Yunan askerlerine ait konserve kutuları,içki şişeleri ve bir düğme işgal kuvvetlerinin günübirlik kalede kampkurduklarını göstermektedir.
Kocaeli Arkeoloji Müze Müdürü: Rıdvan GÖLCÜK
Hereke istasyon 1890 lı yıllar
1.Sultan Abdülmecit zamanında 1855 de telgraf ve demiryolu hatları yapılır. İlk raylı hat 22-eylül- 1872 Pendik arası 9 ağustos 1873 te İzmit’e kadar olan raylı hat döşenmiştir. Demek oluyor ki 1873 te demiryolu Hereke den geçmiş oluyor.
temsili resim
Çok merak etmişimdir acaba o yıllarda traverslerin arasına taşları nereden getirdiler küllük,mağara burnu üzerinde taş yığınları var bu taşlar o yıllarda İnsanların çekiçlerle etraftan toplayarak. atlarla küfelere konularak traverslerin aralarına dökülmüştür.
Peki İstasyonun tam 143 yaşında olduğu çıkmıyor mu ortaya kararı sız verin?
İstasyonun zamanımıza kalan en son hali(2009)
İstasyonun 2013 yılındaki restorasyondan sonraki hali
İstasyon restorasyon çalışmalarında duvarlarından çıkarılan sayabildiğim kadar dokuz çeşit tuğla gördüm yetkililerden izin alarak inceledim temizlediğimde karşıma 1870 li yıllar çıkmaktadır.
İstasyon tadilatında çıkan tuvalet taşı
Adapazarı - Gebze arası çalışan Mektepli treni
Adapazarı Haydarpaşa arası çalışan buharlı tren.
Buharlı trenlere su sağlayan tulumba 2011
Buharlı trenlere su sağlayan tulumba 2012
Tulumbaya su veren depo
Tulumba ve depoya su temin eden makinelerin binası